FİLMİN KONUSU:
Kırklı yaşlarında, tutucu bir adam olan Cal Weaver’ın (Steve Carell) rüya gibi hayatı vardır: İyi bir işe, güzel bir eve, harika çocuklara sahiptir ve lise aşkıyla evlidir. Fakat eşi Emily’nin (Julianne Moore) kendisini aldattığını ve boşanmak istediğini öğrendiğinde “mükemmel” hayatı hızla tepetaklak olur.
Günümüzün bekarlar dünyasında, onlarca yıldır kimseyle flört etmemiş olan Cal, sudan çıkmış balığın canlı örneğidir. Boş olduğu akşamları yerel bir barda tek başına somurtarak geçiren talihsiz adam, yakışıklı çapkın Jacob Palmer (Ryan Gosling) tarafından himayesine alınır. Cal’in eşini unutması ve hayatını yaşamaya başlamasını sağlama çabası içindeki Jacob, Cal’in gözünü önündeki seçeneklere açar: Flörtçü kadınlar, erkeksi içkiler ve Supercuts ya da The Gap’te bulunamayacak bir stil anlayışı.
Cal ve Emily tamamen yanlış yerlerde olabilecek sevgiyi arayan yegane kişiler değildirler: Cal’in 13 yaşındaki oğlu Robbie (Jonah Bobo), 17 yaşındaki çocuk bakıcısı Jessica’ya (Analeigh Tipton) aşıktır. Jessica ise Cal için yanıp tutuşmaktadır. Hatta Jacob’ın her akşam yeni bir kadında izlediği yöntem bile, en iyi repliklerini kullanmasına rağmen Hannah’ya (Emma Stone) karşı etkisiz kalır. Jacob, Hannah’yı aklından bir türlü çıkaramamaktadır: Bunun nedeni belki de onun Jacob’ın profesyonelliğini ciddiye almayan ilk kadın olmasındandır.
Bu filmi sinema salonunda izlemeyi çok istemiştim ama nasip olmayınca biraz geç de olsa dvd sini aldım.Ki iyi de yapmışım diye düşünüyorum.
Herşeyden önce filmin kadrosu oldukça sağlam bence.Benim için en büyük ikna faktörü olan Ryan Gosling,Emma Stone,Julianne Moore ve Steve Carell rol alıyor filmde.
Ryan Gosling'i ,Julianne Moore gibi önceden beğeniyordum ancak bu filmdeki role cuk oturmuş olduğundan daha bir hayranı oldum diye bilirim.Ve bu filmi referans alarak güncel tartışmalarından olan "Grinin 50 tonu" kitabının fenomen karakteri Mr.Grey'i kimin oynaması gerektiği sorusuna kesinlikle Ryan Gosling olarak cevap veriyorum.
Cal: Bunu neden yapıyorsun?
Jacob: Belki bana birini hatırlatıyorsundur.
İşte cevabımız bu cümlede yatıyor.Zamanında gerekli yardımı görmediğini düşündüğü bir kişi var demek ki ve aynısının gözünün önünde yinelenmesini istemiyor.
Evet biliyorum yine psikolojik çıkarımlar yapmaya başladım ama böyle yapmadığımda film benim için çok havada kalıyor ve boşa zaman harcamak gibi oluyor.Bir film,kitap yada özlü söz beni bir şeyleri sorgulamaya itmeli ki ben kendimi geliştirebileyim diye düşünüyorum:)
Gelelim filmde değinilen diğer bir ağır konuya....Ruh eşi....
Film karakterleri ruh eşi kavramına inanıyor ve bende kendi adıma %65 inandığımı söyleyebilirim.Tamamen inanmak istemiyorum çünkü mutsuz ilişkiler,evlilikler,boşanmalar yaşamış bir çok insan var dünyada.Bu sebeple ya herkes için bir ruh eşi yoksa yada herkes ruh eşini tanıma fırsatıyla karşılaşamıyorsa gibi düşünceler geliyor aklıma ki buda tamamen inanmamam için yeterli sanırım.
Filmin bir yerinde "Divorce for Dummies" diye bir kitap görüyoruz.Ben bu .......for Dummies kitaplarını çok sinir bozucu buluyorum ki her şey için de var bu kitaplardan.Sanki kitabı satın almak "evet ben bir dummy im "demek gibi değilmi,ben mi fazla alınganım:D
Son olarak da filmde en sevdiğim replikten bahsetmem gerekirse o da şu:
"Ondan nefret ettiğim zamanlarda bile onu sevdim...."
Fazla romantik biliyorum ama bazı sahnelerde yada modlarda böyle klişeye yakın romantik sözler ortama iyi uyum sağlıyor.
IMDB den 7,5 almış bir film bende 8 veriyorum bu filme:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder